Bayram sabahları evlerdeki telaşı çok severim. Evin erkekleri bayram namazından gelirken evin kadınları kahvaltı sofralarını kurar. Kahvaltıya oturulmadan eller öpülüp ilk bayramlaşma ev ahalisi ile yapılır. Sanki sabah kahvaltısında işe yarayacakmış gibi gözler harçlıklara dikilir. Bir de hemen hemen bütün annelerin bayram sabahı çocuklarına ufak da olsa sürprizleri olur. Bu bazen küçük bir mendil, bazen bir çanta, bir aksesuar imkânlara göre değişen küçük ama çocukları sevince boğan, hatıralarında özel izler bırakan hediyeler…Bayram sabahları yataktan kalkmak nedense güç gelmez insana.
Görünen sebep kimi zaman kırmızı pabuçlarını bir an önce ayaklarına geçirmek ya da harçlıklarla çatapat almaya bir an önce gitmek olsa da asıl sebep uzun ve doyasıya bayram yaşamaktır.
Bayramı bayram gibi yaşamak ise iltifata tabi bu devirde… “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir.” misali bazı anaların bağrı yanarken bayram nasıl bayram olsun ki? Her bayram sabahı babam namazdan gelmeden, heyecanla annemin elini öpüp hediyelerimizi almaya çalışırdık. Annem “bayram namazı kılınmadan bayram gelmez” deyip hediyelerimizi babam gelene kadar vermezdi. Bu bayram ancak o şehitlere dua edilerek güne başlanırsa bayram olur. Yüz yıldır mehmetçiklerin neden toprağa girdiği çocuklara iyi anlatılırsa bayram olur.
Bizim eve daha bayram gelmedi. Birazdan kapı çalınacak ve eşim bayram namazından dönecek. Kapıdan onun girmesiyle bayram bizim eve de gelecek. Ben onun elini öpeceğim, o içimdeki çocuğa bayram harçlığı verecek. Beraber kahvaltı edip bayramın manâsından konuşacağız.
Herkese birlik, beraberlik ve huzur içinde, sevdikleriyle beraber geçecek bir bayram diliyorum... ALINTI.