dersambari.goo-dart.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

dersambari.goo-dart.com

BİLGİ VE SLAYTLARDAN YARARLANMAK İÇİN ÜYE OLMANIZ GEREKMEKTEDİR!!!
 
AnasayfaKAPILatest imagesKayıt OlGiriş yapPostmodernizm / Felsefi Görüşler Aataor10

 

 Postmodernizm / Felsefi Görüşler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ZypLorD
Admin
Admin
ZypLorD


Mesaj Sayısı : 640
Kayıt tarihi : 13/04/09
Yaş : 31
Yer : 'imden sanane :)

Postmodernizm / Felsefi Görüşler Empty
MesajKonu: Postmodernizm / Felsefi Görüşler   Postmodernizm / Felsefi Görüşler Icon_minitimeÇarş. 15 Nis. 2009, 16:02

Modern kelimesi ilk olarak Latince modernus biçimiyle 5.yüzyılda Romalı
ve Pagan geçmiş ile Hıristiyan dönemi ayırmak için kullanıldı.
İçerikleri sürekli değişse de modernlik hep bir eskiden yeniye geçiş
olarak algılandı.

Bazılarına göre ise modernlik, Rönesans ile
sınırlanır. Aslında bu çok dar bir tanımdır; zira Avrupa'da modern
terimi, hep yeni bir dönem bilincinin, antik çağlarla kendisi arasında
yeniden gözden geçirilmiş bir ilişki kurduğu dönemlerde ortaya
çıkmaktaydı; hatta bu dönemlerde, hep antik çağ, belli bir takım
taklitlerle yeniden oluşturulması gereken bir model olarak
görülmekteydi.

Modern diye kabul edilen ürünlerin ayırdedici
özelliği yeni olmasıdır; bir sonraki stilin yeniliği ile onun modası
geçecektir. Ama modaya uygun olanın kısa zamanda modası geçse de,
modern olan, klasikle gizli bağını hep sürdürmüştür. Doğaldır ki,
zamana karşı dayanan ne olursa olsun daima klasik olarak
değerlendirilmiştir. Ama, açıkça modern olan belgeler, bir klasik olma
gücünü, geçmiş bir dönemin otoritesinden almıyorlar; tam aksine, modern
bir çalışma, bir zamanlar gerçekten modern olduğu için klasik oluyor.

Modernlik
anlayışımız, kendisine ait klasik olma ölçüsünü yaratıyor. Bu durumda,
klasik modernlikten bahsediyoruz. Modern ve klasik arasındaki ilişki,
sabit bir tarihsel referans noktasını tamamen yitirmiştir. Modernlik,
geleneğin normalleştirici fonksiyonlarına karşı bir başkaldırıdır.
Modernlik normatif olan her şeye karşı isyan deneyimi ile yaşar.

Postmodernizm,
post önekinden de anlaşılacağı üzere bir sonralık, bir aşmışlık, bir
başkaldırı boyutu taşımaktadır. Hatta genel yapı itibari ile bir tanıma
indirgenemeyecek bir karmaşıklığa, düzensizliğe sahipse de öncelikle
modernlikle bir hesaplaşma, onu aşma, belki de ondan öncesini
barındırma özelliklerine sahip bir akımdır.

Tarihsel olarak
bakıldığında, postmodernizm, askeri ve iktisadi Amerikan hakimiyeti
akımının üstyapısal ifadesi yada en azından Avrupa-merkezciliğinin sonu
olarak görülebilir. Bu iddiada doğruluk payı bulunmakla birlikte böyle
bir dönemselleştirme mutlak değildir. Zira modernlik Eflatun'a kadar
götürülebiliyorsa, postmodernlik de Sofistlere kadar bağlanabilir. Bu
bakış açısında da modern-postmodern ayırımı daha çok felsefi veya
metafizik bir ayırım olarak kalmaktadır.

Postmodernizme bir
bütünlük, birlik kazandırmak imkansızdır. Heterojenlik, çokseslilik,
bölünmüşlük kadar, bunların beraberinde getireceği yanlış anlamaları,
yanılgıları da onaylayan ve geniş bir meşruluk zemini oluşturan bir
tavırdır. Katı yaklaşımların oluşturduğu ideolojik kalıplara karşı olan
postmodernist akım, bilgi kuramını tekdüzelikten ve katılıktan kurtarıp
daha hoşgörülü ve açık hale getirme uğraşıdır.

Postmodernistler
hiçbir şeyin kesin ve tam olarak bilinemeyeceğini, ilerleme fikrinin
hiç bir şeklinin savunulamayacağını ve ekolojik kaygıların öneminin
giderek artığını vurgulamaktadırlar. Postmodernizmin gözle görülür bir
yapıya büründüğü, belki de en kesin çizgilerle ayrımının
belirginleştiği alan mimarlıktır. Geleneksel mimarlığın dogmatizmine
karşı çıkış olan modern mimarinin kendisi de zamanla bir dogma halini
almıştı.

Modern mimari, süslemeden, tarihsel göndermelerden
arındırılmış, soyut formlar üzerine kurulu, işlevsellik ve teknolojinin
gereği olma amaçlarına sahip bir mimarlıktır. Modern mimari, pozitivist
bir bakış açısıyla tarihi, irrasyonel geçmiş ve rasyonel gelecek diye
ikiye bölüyordu.

Postmodernizme göre modernlik, bitmiş bir
mükemmellik, netlik, kesinlik ve çelişkisizlik arayışıdır. Modernizm,
mimariyi toplumu düzene sokmak için bir araç olarak görüyordu; sonuçta
ise, çirkin çağdaş kentler, beton yığınları çıktı ortaya. Postmodernizm
ile çoğulculuğun kapısı açıldı; tarih, gelenek içeri alındı. Bunun
yanına ilkesizliğin ilke olarak benimsenmesi de eklenince, ortaya
kurallarla oynayıp zenginleştirmeye dayalı bir yaratıcılık, demokratik
bir perspektif genişliği çıktı.

Postmodernizmde, sıradan
olandan, karmaşadan, hatta gündelik hayat görünümlerinden korku
duymayan bir rahatlık söz konusudur. Böylece, kahraman, kurtarıcı,
topluma biçim verici önderlik hegemonyasının egemen olduğu bir imaj
yerine, oportünist veya alçakgönüllü, toplumun haklı veya haksız
olmasını sorgulamakla görevli olmadığının bilincinde, "ya öyle ya
böyle"cilikten, "hem öyle hem böyle" mantığına geçmiş, çoğulcu bir
ahlak anlayışını savunan bir bakış açısı belirginleşir.

Popülist
kültüre bir kirlenme olarak bakan modernist perspektife zıt olarak,
post modernizm komplekslerden sıyrılmış, tarihe ve halka önem veren,
"istediğini yap" tavrına sahip bir anlayıştır. Postmodernizmin en
revaçta görülmeye başladığı yıllar, sanayi sonrası toplum, bilgi çağı,
iletişim ideolojisi, gibi kavramların da ortaya çıkışı ile çakışıyor.
Artık bilime teknoloji öncülük ediyor.

Cümlelerin kodlanabilen,
deşifre edilebilen, mesajlara indirgendiği, dilin basitleştirme ve
saydamlaştırma çabalarıyla teknolojinin bir aracı haline geldiği bir
bağlamda, bu yeni çağda dilin yeri de büyük değişikliğe uğruyor. Bilgi,
bir enformasyon yığını olarak görülmeye başlanıyor. Modernlikte bilimin
iki temel işlevi olduğu söylenebilirdi. İlki bilimin insanlık yada halk
adına yapıldığı savının çevresinde öbekleşen anlayış. Buna göre bilim
insanların eşitlikçi şekilde mutluluğunu sağlamaya yönelik bir araç
olarak görüldü.

İkinci ekol ise, bilimin bilim için yapıldığı,
onun spekülatif evrensel bir oluşum olduğunu iddia eden yaklaşımdır.
Yavaş yavaş bu iki anlayışında gerçeği pek yansıtmadığı görülmeye
başladı. Bilimin kendi başına mutluluk veya eşitlik sağlamadığı ortaya
çıktı önce. Eğitim alanında da aydınlanmış, vatandaşlık bilincine sahip
insanlar yetiştirmek, savaşları önlemek gibi soylu amaçlar giderek
gözden düştü.

İdeallerin yerini giderek daha iyi bir meslek
sahibi olmak yada beceri elde etme özlemi alıyor. Üniversitelerde
feodal disiplin ayrımları yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Daha genelde,
cahillikten suçluluk duyanlar pek çıkmıyor artık. İlk bakışta
Amerikanlaşma olarak adlandırılabilecek olan bu yaklaşım, modernliğin
çıkmazı olarak da görülebilir. Modernizmin bunalımı ile birlikte,
insanlık, ulus, halk, vatan, ploreterya, v.s. gibi tinsel bir değeri
vücuda getiren bir özne ile kendini özleştirerek yada böyle bir
varlıktan yola çıkarak düşünen ve hareket eden "aydın"ın ölümü, hiç
değilse, evrensellik, tümellik, bütünsellik fikri kadar özne
ideolojisinin de darbe yediği bir ortamda, bir daha gelmemek üzere
aydının iktidarının sonunu getirecek gibi görünüyor.

Postmodernizm,
modernliğin melankolisi veya sinik eklektizmden öte, bütünlük
baskısından, bir üst-söylemin otoritesi altında senteze varma
baskısından kurtularak, daha da ileri gitme isteği; eşitlikçi anlatının
ve sistem teorisyenlerinin konsensusa varma çabalarını, sağlam,
istikrarlı düzen arayışlarını reddeden bir tavır.

Her
tartışmanın sonu, anlaşma veya uzlaşma değildir artık. Dogmacı ve
pozitivist pragmatik baskıya karşı önerilen, paradoks ve çatışmaların
içselleştirildiği bir mantık. Modernlik temelinde, devlet ile toplumun,
akılcı doğal hukuk ile siyasal ekonominin, bilme ile inanmanın
ayrıştırılmaları ve sınırlar koyma ve sınırları tanıma projesidir.

Modernizmde
ayrıştırma yanında bu ayrılıklar korunur. Örneğin, bilim, felsefe ve
sanat arasında keskin çizgiler vardır. İşte postmodernizm, mevcut
sınırları, duvarları ayırımları tanımayan bir yapıdır. Modernizm,
toplum ile kültürün ayrışmasına yol açmıştır. modernist kültür, akılcı
yaşamın ahlaki temelleriyle taban tabana bir uyumsuzluk oluşturur.
Kültür, bu modern biçiminde, ekonomik ve idari zorunlulukların baskısı
altında rasyonelleştirilen gündelik hayatın alışılmışlığına ve
erdemlerine karşı nefret hissi uyandırmaktadır.

Uzmanlığın ve
işbölümünün belirginleştiği modernist akımda, kültürün her alanı,
problemlerin uzmanların işi olarak ele alınabildiği kültürel mesleklere
göre ayarlanabilirdi. Kültürel geleneklerin profesyonellik alanlarına
bölünerek ele alınışı, kültürün her üç boyutunun da (bilim, ahlak ve
sanat) esas yapılarını ön plana çıkartır. Böylece her biri bu belirli
alanlarda mantıklı olma konusunda diğer insanlardan daha usta görünen
uzmanların denetimi altında, bilim, ahlak ve sanat dallarında aklın
yapıları ortaya çıkar.

Sonuç olarak uzmanların kültürü ile daha
geniş olan toplumun kültürü arasındaki mesafe giderek artar.
Uzmanlaşmış yaklaşım ve düşünce yoluyla kültüre dahil edilen şeyler,
hemen ve zorunlu olarak gündelik hayata mal olmazlar. Bu türden bir
kültürel rasyonelleşme sonucu, gelenekselin zaten değerden düşürülmüş
olduğu bir kültür dünyasının giderek daha yoksullaşması ortaya çıkar.
18.yüzyıl aydınlanma filozofları tarafından formüle edilen modernlik
projesi, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı ve kendi iç mantığı
çerçevesinde sanatın özerkliğini geliştirme çabalarından oluşuyordu.

Modernliğin
başarısızlığı belki de, hayatının bütünlüğünü, uzmanların kesin
etkisine terkedilmiş alanlarla parçalamasıydı. Modern estetiğin sorduğu
soru "güzel nedir?" değil "sanatsal olan nedir?" sorusudur. İktidar
siyasi bir partinin elinde bulunduğunda, gerçekçilik, deneysel öncü
sanatçı veya bilim adamları üzerindeki zaferini iftira ve yasaklama
yoluyla elde eder. Ancak yine de partinin istediği, seçtiği ve uygun
gördüğü anlatı, imaj ve formları talep edecek bir izleyici kitlesine
ihtiyaç vardır.

Sanatsal denemelere karşı saldırı politik merci
tarafından yürütüldüğünde tamamıyla gericidir: estetik yargı, şu yada
bu yapıtın, güzelin yerleşik kurallara uygunluğu üstüne karar vermekten
başka bir şey yapmaz. Yapıtın, kendini bir sanat eseri kılan
özelliklerde ve amatörlerle buluşabilme olasılığından kaygılanması
gerekliliğinin yerini, yapıtları ve alıcıyı bir defada ve her zaman
için önceden belirleyen ve bunları empoze eden otorite alır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Postmodernizm / Felsefi Görüşler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Pozitivizm / Felsefi Görüşler
» Materyalizm / Felsefi Görüşler
» Nietzschecilik / Felsefi Görüşler
» İdealizm / Felsefi Görüşler
» Feminizm / Felsefi Görüşler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
dersambari.goo-dart.com :: DERSLER :: FELSEFE :: Metin Halinde Belgeler-
Buraya geçin: